Well, what would happen ıf I was just a hallucınation?






Ben olmasam ne değişirdi? Ya da ben neden varım? WHY DO I EXIST? Peki sen olmasan ne olurdu hiç düşündün mü?

Tabii ki en yakınların için birçok şey değişmiş olurdu fakat demek istediğim şey genel anlamda “diğerlerinin” hayatlarından ne eksilirdi? Ben olmasaydım ne değişirdi konusunda ilk söyleyebileceğim dünyadan öğrenme aşkıyla yanıp tutuşan bir birey azalırdı. Eğlenmeyi bilen biri ayrılırdı aranızdan. Gülümsemeyi seven, bazen insanı obsesif davranışlarıyla kilitleyen-bazen tepkisiz kalarak karşısındakini bu tavırlarıyla şabalak (ve bazen illet) eden bir varlık eksiliridi. İnsanlar pembe i-podu elinde sokakta kendi kendine dans edip şarkı söyleyen “ben” i göremezlerdi artık. Ve bunun gibi abidik gubidik birçok şey olurdu (ya da olmazdı). Ha tabi bütün bunlar kimin umrunda olurdu bilemem ama mutlaka bir şeyler değişirdi.

Bütün bunları depresif bir “gitme” eğiliminden dolayı yazmıyorum tabii. Sadece hayatta olduğumuz sürece yaşam döngüsüne oksijen alıp karbondioksit vermekten başka neler katmışız-katmaktayız onu merak ediyorum. “Ben olmasam ne olurdu?” sorusuna vereceğiniz her bir cevap aslında neden var olmalısınız ya da başka bir deyişle varoluş nedeninizin özünün ne olduğuna ve bununla kendimizi ne kadar özdeşleştirdiğinizi belirtiyor.(bence)

Her gün “marka”lar konusunda ahkâm kesip içlerinde yaşıyoruz. Kimi zaman alıp sadece onlara sahip olduğumuzda bile seviniyoruz, kimi zaman küsüp suratlarına bile bakmıyoruz. Peki, kendi markamızı nasıl yönetiyoruz? Bizim değerlerimiz, özümüz, bizi diğerlerinden farklı kılan nelerdir? Acaba insanların kafasında ne gibi kelime ve duygular çağrıştırıyoruz?

Bana sorarsanız (yani öyle bir gaflette bulunursanız) içinde yaşadığımız dönemde en önemli şeylerden biri (en önemli şey yazmaya elim varmadı-bu haksızlık olurdu) “iletişim”. Birbirimizi anlayabilmek, satır aralarını okuyabilmek, kendimizi iyi ifade ederek yanlış anlaşılmalara mahal vermemek… Bunlar günlük hayatımızda oldukça önem taşıyan noktalar. Gerek iş hayatında gerekse özel hayatımızda iletişimsizlikten doğabilecek olan sorunların aşılamaz durumlar ortaya koyması işten değil. Bu sebepten dolayı kendimizi iyi ifade ederek markamızı iyi yönetmemiz gerektiğine inanıyorum.

Peki, bunu nasıl yapabiliriz? Tabii ki bu konuda global anlamda kabul görmüş teorik ve pratik bilgiler ve bunların dışında herkesin bireysel ve lokal anlamda kendine göre bir fikri var. Bende bu noktada fikir beyan etmek üzere bir şeyler yazıp çizmeye niyetliyim. Öncelikle şu ana kadar edindiğim bilgiler doğrultusunda şunu söyleyebilirim; eğer markanızı iyi yönetmek istiyorsanız her şeyden evvel iyi bir gözlemci ve iyi bir dinleyici olmanız gerektiği. Sabırlı ve dikkatli bir gözlemci olmak yanlış anlaşılmaları minimuma indirecektir. Bunun dışında kendinizi tanımakta çok önemli bir faktör. Değer yargılarınız, tahammül gücünüz, güçlü ve zayıf yanlarınız, tarzınız… Bunların hepsine hakim olarak kendinize bir yol haritası çıkarmanın gerçekten işinize çok yarayacağına inanıyorum.

Bütün bunların dışında size bir soru daha; Neden varsınız? Yani şimdi “ben istemedim ki doğmak”, “bana mı sordular ne istediğimi” gibi klişelerle işin kolayına kaçmadan bir düşünün. Saksıyı çalıştırın, buna bir kafa yorun bakalım!

İyice düşündünüz mü (yoksa hemen alt paragragftan okumaya devam mı ettiniz)? İşte geldik işin eğlenceli kısmına. Kendiniz hakkında bir fikir sahibi olduysanız şimdi iş bunu nasıl dışa vurduğunuza bağlı.Acaba düşündüğümüzü uygulamakta zorlanıyor muyuz? Acaba davranışlarımız dışarıya vermek istediğimiz imajla örtüşüyor mu? İşte bu noktada sizi birazcık düşünmeye davet ediyorum…

Yorumlar

  1. şimdi konuya başka bi boyut getiriyim
    sen şu soruyu yanıtla bana
    blog yazmaya vaktin vaar da bana mail atmaya neden vaktin yok!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar