Code://14.01.2010.08:40 TedxReset Vol I
Sabahın erken saatleri, Boğaziçi Üniversitesi-Albert Long Hall'da belli belirsiz tatlı bir heyecan hakim.Fonda "whisper words of wisdom/let it be...there will be an answer/let it be..." dizeleri uçuşuyor. Henüz dolmaya başlayan salonda fırtına öncesi sessizlik misali bir hava esiyor. Az sonra beyinlerde sıkı bir yolculuk başlayacak.
Heyecanlıyım...
Kanımca pro-bono yapılan bu organizasyon ancak içlerinde geleceğe dair umut ve birşeyleri değiştirebileceklerine karşı olan inancı barındıran kişilerin heyecanı olmasa gerçekleştirilemezdi. Bu heyecanı benimle paylaşmış olan herkese ve bu organizasyonu inatla ve inançla gerçekleştirmeyi başaran Ali Üstündağ’a ( ve onu her adımında desteklediğine inandığım dünyalar tatlısı eşine) çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız...
Şimdi buraya kadar neden bahsettiğim konusunda pek bir fikir sahibi olmayan ve yazıyı okumaktan vazgeçmek üzere olanlar için kısaca “NEDEN BAHSETTİĞİMDEN” bahsedeyim.
Haberdar olanların tıklamadan duramadığı, haberi olmayanların ise (bence) çok şey kaçırdığı bir oluşumdan bahsediyorum, nam-ı diğer TED!
Peki TED nedir?
Kendi tanımlarıyla TED, kendilerini en fazla heyecanlandıran fikirleri paylaşmak üzere dünyanın önde gelen düşünürlerinin katıldığı yıllık bir konferanstır. (Açılımını merak edenlere;TED=Technology,Entertainment, Design) Katılımcılara göre “en iyi beyin SPA sı” ve “bir gelecek gezisi” olarak tanımlanmış. (which is totally true)
Bana göre ise merakımı ve öğrenmeye olan iştahımı, başarı kelimesinin altına imzalarını atmış kişilerin duygu,düşünce ve tecrübelerini dinleyerek, giderdiğim ve beni çok komik bir şekilde çocuklar gibi şen yapan bir sinerjidir. Daha ayrıntılı bilgi için http://www.TED.com
Gelgelelim TedxReset’e...
Buradaki “x” bağımsız düzenlenen lokal etkinlikleri, Reset ise geçtiğimiz günlerde “sonsuz olasılıklar için zihinlerimizi yeniden ayarlamak” temalı olarak gerçekleştirilen Tedx konferansının resmi adıdır.İçerikten KISACA bahsettikten sonra izninizle kendi bakış açımla ufacık, minicik bir değerlendirme yapacağım. ☺
Reset temalı konferansta süreç 4 ana başlık altında toplanmış; Unut,Düşün,Yarat,Yap!!! Konuşmacılar kendilerine tanınan 18 er dakikanın içine büyük düşünerek, GERÇEK benliklerini göstererek, örneklemlerle hikayelerini destekleyerek, böbürlenmeden ve reklam yapmadan katılımcıların duygularıyla bağlantı kurmaya yönelik hazırladıkları konuşmaları yaptılar. Yine fazla ayrıntıya girmeden ilgilenenleri www.tedxreset.com sitesine yönlendiriyorum. ( Eğer girip bir göz atacak olursanız izlenimleriniz hakkında paylaşımlar bekliyorum meraklı cadılar)
Eveeet gel gelelim ben ne hissettim, bana ne kattı, en çok hoşuma giden ne ve ne beni irite etti???
TedxReset programında özellikle sektörlerinde başarılı olan ve onları heyecanlandıran anlatacak hikayeleri kişilerin konuşmacı olarak seçilmesine özen gösterilmişti.
Ali Bey’in açılış konuşmasından sonra sahne Kubilay (QB) Tuncer’e kaldı. Konuşmasında ettiği bir söz beni gerçekten çok etkiledi. Dedi ki” Ben aslında sihir yapmıyorum, insanları kendi kendilerini kandırabilecekleri psikolojiye sokuyorum.” Bu söz beni üzerinde düşünmeye itti.( adeta zorladı, baskı yaptı-düşünmeden duramadım) Bu kadar kolay mıyız? Algılarımız o kadar keskin bir biçimde şekillenmiş ki zihnimizin esnekliğini kaybetmişiz. Bakış açımızın ya da algı mekanizmamızın dışında gelişen herşeye hayret edip şaşıyoruz. Son zamanlarda çok moda olan bir söz olacak belki ama “kutunun dışında düşünmeliyiz.” Bilgi çağı sona erdi ve yaratıcılık çağına ayak uydurabilmek ve fark yaratabilmek için zihnimizi hapsettiğimiz sınırlarımızı terk etmeliyiz. ( Bu konuya hazır değinmişken, kendime biraz vakit çalınca ve elimdeki süper kitabı öğütünce yakın zamanda world-wide best seller olan “OUTLIERS” adlı kitabı okumayı istiyorum. Eğer okuyan varsa –eninde sonunda ne derse desin inatla yine de okuyacağım için-yorum ve izlenimlerini bekliyorum.)
Bu kouyu biraz havada bırakarak beni kendine hayran bırakan başka bir TED konuşmacısına geçmek istiyorum; Bertrand Piccard. Bahsettiğim kişi kısa bir sürede balonla dünya turu yapmış ve konuşmasında dinleyicilerle yaşadığı deneyimi paylaşıyor. İnsanların genelinin nasıl da değişime karşı direndiğinden bahsediyor. Aslına bakarsanız her ne kadar değişime açık olsak ta, kontrolü kaybetmekten hep çekinir durumdayız.
Bilindiği üzere; insanlık tarihinde güç ve otorite hep kontrol unsuru olmamış mıdır ki zaten? Kiliselerin “din”i kullanarak halkın bilinçlenmesini istememeleri, devletlerin “ekonomi”yi aynı şekilde kullanmaları... Hatta bilinçsiz anne-babaların küçücük çocuklara “öcü” diyerek onların korkularından istifade ederek kafalarını dinlemeleri...
Bu konulara girip hararetli bir tartışma ortamı yaratma niyetinde değilim so let’s just drop it! (fakat artık toplu bir halde değişime/gelişime gitmemiz gerektiğini düşünmekteyim.) Bertrand Piccard’ın da dediği gibi balonda bulunan ağırlıkları atmak gibi hayatta da üzerimizde bulunan baskı ve yükleri atarak daha pratik ve özgür olmayı başarabilmeliyiz ki kendine daha güvenli, daha açık ve daha bilinçli bir iletişim toplumu olmayı başarabilelim.
John Francis’in de dediği gibi LET YOURSELF OUT OF ANY PRISON THAT YOUR HEART IS IN!!!(Bu konuşmayı mutlaka dinlemenizi tavsiye diyorum, çok ilginç)
TO BE CONTINUED...
Outliers
YanıtlaSilokumalısın
gerçekten baya başarılı bi kitap..