KeŞFeDiLmEmiŞ
Hayatımda birşeylerin ters gittiğini farkettiğimden beri herşey düzelmeye başladı birer birer. Baktım ki mücadele etmenin ya da sürekli bir huzursuzluk içinde olmanın bana bir faydası yok, ben de benim dışımdaki etkenleri değiştirmeye çalışarak kendimi hırpalamak yerine hayata bakış açımı değiştirmeye ve etrafımda olup bitenlere ve kişilere verdiğim değerleri gözden geçirmeye karar verdim. Ve böylelikle taşlar yavaş yavaş yerlerine oturmaya başladı. En azından kendimi daa iyi hisseder oldum. :)
Farkına vardım ki bir süredir hayatın trajedisini yazmakla o kadar meşgulmüşüm ki beni mutlu eden, heyecanlandıran, bana huzur veren ve içimde "ben" olan şeyleri bir köşeye atıp unutuvermişim.
Yakın geçmişte ufacık, kısacık bir yolculuğa çıktım. Havanın güneşli, kimi zaman rüzgarlı olduğu, denizin kokusunu içime çekebileceğim tertemiz bir yere. Keşfedilmemiş.. Güneşi kalbinde taşımsına rağmen yaşananlardan yorulup ışığını paylaşmayan ama yine de yaşama bağlı bir yere. Gördüm ki bütün güzelliklerine rağmen hoyrat bir dalgada seni sahile vuran cinsten bir yalnızlık çökmüş üzerine. Zaman zaman geliveren o soğuk iklimin ardında aslında ılık bir bahar gecesi olduğunu anladığımda ise dinlemeye karar verdim dalgalarının sesini. Eskiden sarp kayalıklar ve uzak sahiller olarak bildiğim bu yerin aslında yeşil ormanlar ve beyaz kumlu sahiller olduğunu gördüm zamanla. Ulaşmak her ne kadar zahmetli olsa da vardığımda gördüğüm manzara ve bu manzaranın ihtişamının bana hissettirdikleri karşısında yanılmadığımı anladım. İhtiyacım olduğunun farkına bile varamadığım ama içten içe hep istediğim şeylerin aslında onun renklerinde beden bulduğunu hissettim. Aklımdaki hesaplara, kafamdaki denklemlere ve başkaları tarafından yazılmış hayatın kullanım kılavuzlarına danışmadan çıktım yola. Kendi yolculuğumun kitabını yazmaya ve sonra sayfalarını rüzgarla bambaşka yerlere savurmaya...
Farkına vardım ki bir süredir hayatın trajedisini yazmakla o kadar meşgulmüşüm ki beni mutlu eden, heyecanlandıran, bana huzur veren ve içimde "ben" olan şeyleri bir köşeye atıp unutuvermişim.
Yakın geçmişte ufacık, kısacık bir yolculuğa çıktım. Havanın güneşli, kimi zaman rüzgarlı olduğu, denizin kokusunu içime çekebileceğim tertemiz bir yere. Keşfedilmemiş.. Güneşi kalbinde taşımsına rağmen yaşananlardan yorulup ışığını paylaşmayan ama yine de yaşama bağlı bir yere. Gördüm ki bütün güzelliklerine rağmen hoyrat bir dalgada seni sahile vuran cinsten bir yalnızlık çökmüş üzerine. Zaman zaman geliveren o soğuk iklimin ardında aslında ılık bir bahar gecesi olduğunu anladığımda ise dinlemeye karar verdim dalgalarının sesini. Eskiden sarp kayalıklar ve uzak sahiller olarak bildiğim bu yerin aslında yeşil ormanlar ve beyaz kumlu sahiller olduğunu gördüm zamanla. Ulaşmak her ne kadar zahmetli olsa da vardığımda gördüğüm manzara ve bu manzaranın ihtişamının bana hissettirdikleri karşısında yanılmadığımı anladım. İhtiyacım olduğunun farkına bile varamadığım ama içten içe hep istediğim şeylerin aslında onun renklerinde beden bulduğunu hissettim. Aklımdaki hesaplara, kafamdaki denklemlere ve başkaları tarafından yazılmış hayatın kullanım kılavuzlarına danışmadan çıktım yola. Kendi yolculuğumun kitabını yazmaya ve sonra sayfalarını rüzgarla bambaşka yerlere savurmaya...
Yorumlar
Yorum Gönder